Kadıköy, İstanbul, Ankara, İzmir, Antakya ve diğer pek çok Anadolu kentinin tarihi yarımadası gibi unutulmuş bir tarihin üzerinde, altında ne olduğu pek de fark edilmeden uzanıyor. Yüzyılın ortalarında geleneksel Osmanlı konut dokusu kaldırılıp yerine çok katlı konut blokları inşa edildiğinde, “arkeolojik sit” kavramı yeni bir kavramdı. Kadıköy, bazı Levanten aileler tarafından keşfedildikten sonra çok popüler bir semt haline geldi ve Marmara kıyısı boyunca büyüyen yazlık ev yerleşimlerinin bir alt merkezi oldu. Körfezdeki dolgu, geç Osmanlı döneminin sembolik yapıları olan Liman ve İlçe Belediyesi'nin başlangıcını oluşturmuştur. Erken Cumhuriyet döneminde ise hiç kullanılmayan Sebze Hali eklenmiştir. Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne dönüştürülen eski Ermeni Katolik Rahibeler Okulu da dahil olmak üzere, kamu binalarının çoğu son zamanlarda kültürel işlevler için yeniden kullanılmaktadır. Süreyya Operası, bir grup mimarın ve yerel belediyenin çabaları sayesinde kısa süre önce yeniden kullanıma açıldı. 1930'ların sonundaki Halkevi, sembolik yapının özgün niteliği fark edilmeden Halk Eğitim Merkezi olarak isim değişikliğiyle işlevini sürdürüyor. Kadıköy'ün çeşitlilik gösteren simgesel yapıları, metropolün en kültürlü semtinin kimliğine uygun olarak katılımcı bir yöntemle gerçekleştirilebilecek bir yeniden kullanım işlevini hak etmektedir.
Abstract
Kadıköy lays on a forgotten history like the historical peninsula of Istanbul, Ankara, Izmir, Antakya and many other Anatolian cities, without really noticing what’s beneath. When the traditional Ottoman housing texture was removed to leave place for multi-story housing blocks in the mid-century the term “archaeological site” was a novelty. Kadıköy became a very popular neighborhood after it was discovered by some Levantine families, becoming a sub center of growing summer house settlements along the Marmara coast. The landfill on the bay marked the start of late Ottoman symbolic buildings, the Port and the District Municipality. In the early Republican period the Vegetable Market, which was never used, was added. Most of the public buildings are re-used for cultural functions recently, including the former Armenian Catholic Nuns School which became the Nazım Hikmet Cultural Center. The Sureyya Opera was recently regained its use thanks to the efforts of a group of architects and the local municipality. The People’s House of the late 1930’s is continuing its function with an alteration in the naming as People’s Education Center without realizing the original quality of the symbolic building. Kadıköy’s varying symbolic buildings deserve a re-use function that can be achieved through a participative method in accordance with the identity of the most cultured quarter of the metropolis.