2Kadir Has Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi, İstanbul, Türkiye
Küresel ölçekte dayatılan neoliberal politikalar, şehirlerde geri dönüşü olmayan sosyo-kültürel ve fiziksel dönüşümlere yol açmış, kamu yararını ikinci plana atarak kârı öncelikli hale getirmiştir. Bu politikalar, bütüncül planlama ve somut ile soyut kentsel değerlerin sürdürülebilir devamlılığı gibi temel şehircilik ve kültürel miras koruma ilkelerini göz ardı etmiştir. Bu makale, İstanbul’daki Haliç Tersanesi’nin neoliberal politikalar altında dönüşümünü, kent hakları ve koruma bilimi üzerindeki etkileri çerçevesinde incelemektedir. Bir dönem önemli bir endüstriyel ve kültürel miras alanı olan tersane, günümüzde piyasa odaklı çıkarlarla markalaşma, spekülatif gelişim ve soylulaştırma süreçleriyle metalaştırılmıştır. Kentsel yenileme adı altında yüksek gelir gruplarını hedefleyen projeler, kamu yararı, toplumsal hafıza ve tarihî değerleri göz ardı etmektedir. Bu dönüşüm, küresel neoliberal kentleşme bağlamında ele alındığında, topluluk haklarını zayıflatmakta, yerel sakinleri dışlamakta ve kültürel mirası bir meta haline getirmektedir. Haliç Tersanesi’nin yeniden geliştirilmesi, kültürel mirasın kamu malı yerine piyasa değeri olarak tanımlandığı neoliberal kentsel dönüşüm eğilimlerinin bir yansımasıdır. Tersanenin Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde merkezi bir endüstriyel üretim merkeziyken, günümüzde lüks odaklı bir yapıya dönüştürülmesi, özelleştirme ve karar alma süreçlerindeki dinamikleri eleştirel bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu dönüşüm, çevre mahallelerde sakinlerin yerinden edilmesi ve kentsel alanların topluluk odaklı kullanımlarının kaybı gibi sonuçlar doğurmuştur. Çalışma, modern kentsel yenileme pratikleri ile bütüncül koruma ilkeleri arasındaki gerilimi vurgulayarak, katılımcı planlama süreçlerinin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Makale tarihî ve kültürel değerlerin korunmasını önceleyen, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir kentsel gelişimin önemini vurgulamakta ve Haliç Tersanesi’ni, kontrolsüz neoliberal politikaların yıkıcı potansiyeline dair bir uyarı örneği olarak ele almaktadır.