Neo Liberal Politikalar ve Tersane-i Amire
1Kadir Has Üniversitesi, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Lisans Programı Öğrencisi, İstanbul, Türkiye
2Kadir Has Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi, İstanbul, Türkiye
Mimar.ist Dergi 2025; 25(82): 34-44 DOI: 10.14744/mrst.2025.10820
Tam Metin PDF (Turkish)

Küresel ölçekte dayatılan neoliberal politikalar, şehirlerde geri dönüşü olmayan sosyo-kültürel ve fiziksel dönüşümlere yol açmış, kamu yararını ikinci plana atarak kârı öncelikli hale getirmiştir. Bu politikalar, bütüncül planlama ve somut ile soyut kentsel değerlerin sürdürülebilir devamlılığı gibi temel şehircilik ve kültürel miras koruma ilkelerini göz ardı etmiştir. Bu makale, İstanbul’daki Haliç Tersanesi’nin neoliberal politikalar altında dönüşümünü, kent hakları ve koruma bilimi üzerindeki etkileri çerçevesinde incelemektedir. Bir dönem önemli bir endüstriyel ve kültürel miras alanı olan tersane, günümüzde piyasa odaklı çıkarlarla markalaşma, spekülatif gelişim ve soylulaştırma süreçleriyle metalaştırılmıştır. Kentsel yenileme adı altında yüksek gelir gruplarını hedefleyen projeler, kamu yararı, toplumsal hafıza ve tarihî değerleri göz ardı etmektedir. Bu dönüşüm, küresel neoliberal kentleşme bağlamında ele alındığında, topluluk haklarını zayıflatmakta, yerel sakinleri dışlamakta ve kültürel mirası bir meta haline getirmektedir. Haliç Tersanesi’nin yeniden geliştirilmesi, kültürel mirasın kamu malı yerine piyasa değeri olarak tanımlandığı neoliberal kentsel dönüşüm eğilimlerinin bir yansımasıdır. Tersanenin Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde merkezi bir endüstriyel üretim merkeziyken, günümüzde lüks odaklı bir yapıya dönüştürülmesi, özelleştirme ve karar alma süreçlerindeki dinamikleri eleştirel bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu dönüşüm, çevre mahallelerde sakinlerin yerinden edilmesi ve kentsel alanların topluluk odaklı kullanımlarının kaybı gibi sonuçlar doğurmuştur. Çalışma, modern kentsel yenileme pratikleri ile bütüncül koruma ilkeleri arasındaki gerilimi vurgulayarak, katılımcı planlama süreçlerinin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Makale tarihî ve kültürel değerlerin korunmasını önceleyen, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir kentsel gelişimin önemini vurgulamakta ve Haliç Tersanesi’ni, kontrolsüz neoliberal politikaların yıkıcı potansiyeline dair bir uyarı örneği olarak ele almaktadır.


Neo Liberal Policies and Tersane-i Amire
1Kadir Has University, Master's Program in Conservation of Cultural Heritage, Istanbul, Turkey
2Kadir Has University, Faculty of Art and Design, Department of Architecture, Istanbul, Turkey
Mimar.ist Dergi 2025; 25(82): 34-44 DOI: 10.14744/mrst.2025.10820

Abstract

The neoliberal policies imposed globally have led to irreversible socio-cultural and physical transformations in cities, prioritizing profit over public interest. These policies disregard fundamental principles of urban planning and cultural heritage protection, such as integrated planning and the sustainable continuity of tangible and intangible urban values. This article examines the transformation of the Haliç Shipyard in Istanbul under neoliberal policies, focusing on its impacts on urban rights and conservation science. The shipyard, once an essential industrial and cultural heritage site, has been commodified into a market-driven urban area marked by branding, speculative development, and gentrification. Projects targeting high-income groups under the guise of urban renewal neglect public interest, collective memory, and historical values. Within the broader framework of global neoliberal urbanization, this transformation undermines community rights, excludes local residents, and commodifies cultural heritage. The redevelopment of Haliç Shipyard reflects trends in neoliberal urbanism, where cultural heritage is redefined as a market asset rather than a public good. Tracing the shipyard’s historical role—from a vital Ottoman and Republican industrial hub to its contemporary luxury-focused rebranding—this study critiques privatization and decision-making dynamics that erode collective urban rights. The implications for surrounding neighborhoods include the displacement of residents and loss of community-oriented uses of urban spaces. This analysis highlights tensions between modern urban renewal practices and integrated conservation principles, emphasizing the need for participatory planning processes. Ultimately, the study calls for urban planning that preserves historical and cultural values, ensuring equitable and sustainable development. The case of Haliç Shipyard serves as a cautionary tale of the destructive potential of unchecked neoliberal policies, underscoring the importance of prioritizing public interest in urban transformation