Beyoğlu ilçesi, iktidarların ekonomi politikaları ve kentsel politikalarının yanı sıra ideolojik öncelikleri ve bunlara eşlik eden büyük kentsel projelerden kaynaklanan farklı dönemlerde önemli sosyo-mekânsal dönüşümler yaşamıştır. Bu projeler, hedeflenen alanlarda değişimi tetiklemeyi amaçlayan bireysel, daha küçük ölçekli “amiral gemisi projelerin” yanı sıra kentin geniş bir bölümünü etkileyen devasa altyapı yatırımları şeklinde de görülmüştür. Bölgenin tarihinde, her iki tür kentsel projenin yansımalarının izini sürebiliriz. Bu çalışma, ekonomi ve kentsel politikalarda neo-liberal dönüşümle karakterize edilen 1990'lardan sonraki döneme özel atıfta bulunarak, bu projelerin kendi zamanlarında dönüşümün seyrini nasıl etkilediğini göstermeyi amaçlamaktadır. Son otuz yılda, İstanbul'un uluslararası finans, hizmet ve turizm merkezi olması vizyonu, esas olarak kentsel rantları artırarak emlak ve inşaat sektörlerinin gelişimini teşvik etmeye dayanan yeni kentsel politikalara rehberlik etmiştir. Kentsel arazinin “değişim değeri”, her şekilde “kullanım değeri” pahasına önem kazanmıştır. Bu dönüşüm içerisinde, kentsel turizm bir ekonomik kalkınma stratejisi olarak önemli bir rol kazanmış ve hükümetler, atıl varlıklarına yatırım yaparak veya cazip hale gelmek için yeni kimlikler “üreterek” turizmin küreselleşmiş devreleri içerisinde bazı tanımlanmış nişler aramaya başlamıştır.
Abstract
Beyoğlu district has experienced major socio-spatial transformations in different periods stemming from the economic policies and urban policies of the ruling authorities as well as their ideological priorities and accompanying big urban projects. These projects were seen in the form of massive infrastructural investments which influenced an extensive part of city in addition to individual, smaller scale “flagship projects” which aimed to trigger change in targeted areas. In the history of the district, we can trace the repercussions of both types of urban projects. This paper aims to show how these projects in their own times have influentially changed the course of transformation, with special reference to the period after 1990s, characterized by neo-liberal transformation in economic and urban policies. In the last thirty years, the vision of Istanbul as a center of international finance, service and tourism has guided the new urban policies, which are mainly based on encouraging the development of real-estate and construction sectors by increasing the urban rents. The “exchange value” of urban land has gained importance at the expense of “use value” by all means. Within this transformation, urban tourism has acquired an important role as an economic development strategy and governments have started to search for some defined niches within the globalized circuits of tourism by investing in their underutilized assets or by “manufacturing” new identities to become attractive.